9 Ocak 2016 Cumartesi

     İnsan davranışlarını gözlemlemeye başladığımda önce mutlu olanları aramaya başladım.Onlara hayallerini sorduğumda genelde ev, araba, sevgili gibi isteklerinin olduğunu söylediler. Bunlar geçici isteklerdi. Nerden biliyorsun diye sorarsanız çevrenize bakmanızı öneririm. Evi, arabası olan insanların da mutlu olmadığını görürsünüz. Önemli olan ev,araba almak için uğraştıkları çalışma süreci. Ama buda kısa vadeli hedefler olduğundan yerini başka bir kısa vadeli hedefle dolduruyorlar. Sevgili olayında ise ilk tanıyan sırtını çeviriyor. Yani ilişkinin gidişatında bireylerin kendine ait gizemlerini sürdürmesi gerekiyor. Evli dahi olsanız mesafeli olmalısınız. İlişkinin gidişatını değiştirmek için ise eşinize küçük sürprizler yapabilirsiniz.
     Maslow'un ihtiyaçlar hiyerarşisine baktığımız da; fizyolojik, güvenlik, sevme-sevilme, saygınlık ve benlik ihtiyaçları yer alır. Yani benlik ihtiyacının gerisinde ki tüm ihtiyaçları karşıladığında içinde devam eden boşluk varsa bu benlik ihtiyacıdır. İnsanlar bunu bir futbol takımına bağlı fanatik olarak veya dinine bağlı olarak hatta siyasi görüşüne bağlı kalarak bile doldurmaya çalışıyor. Peki ya sizce en doğrusu hangisi?

1 Ocak 2016 Cuma

Geçmiş

O aralar alkolü de bırakıp namaza başlamıştım. Hem ruhen hem fiziken rahatladım. Hem abdest alarak temizleniyor, hem de namaz sırasında kendimi dik tutuyordum. Buda bedenim için egzersiz gibi oluyordu. Psikolojik olarak inanç iyi geliyordu. Haram ve helal yapmam ve yapmamam gerekenleri söylüyordu. Örneğin alkol alan adam evde karısını, çocuğunu dövüyordu. Bu yüzden günah olanların ya kendime ya başkalarına zararı olduğunu düşündüm. Namaz sırasında ettiğim dualar bana fikir veriyordu. Hani soruyu sormadan cevabı alamazsın onun gibi. Dertlerimi kelimelere döküp bazen dökemeyip Allah'a bırakıyordum. Çünkü benim için en uygun olanının onun bileceğini düşündüm. O arada alttan ders bırakmadım ve barajı geçip okulu bitirdim...

Eski Notlarım

    Eskisine göre daha fazla bakım yapıyordum. Sabah neredeyse bir saatimi bakımla harcıyordum. Çocukluk yıllarımda elimi yüzümü yıkar dışarı fırlardım. Kötü alışkanlıklarım vardı ve bunları bir merdivenmiş gibi sıralayıp teker teker yıkıyordum. Davranışlar dahil bir sıra yaptım ve teker teker yıktım. Geriye sadece birkaç tane kalmıştı. Her şeyi yeniden gözden geçiriyordum ve kendimi disipline sokmaya karar verdim.
      
     Aslında birçok karar alıp uygulamışlığım oldu bu dönemde. Sık sık analiz yapıyordum ve bazılarını unutuyordum. İnsanlar kendin de olan kusuru başkasında arıyordu. Saçı olmayan arkadaşım saçlarıma bakıyordu ve iltifatlar ediyordu. Bazıları kısaydı ve uzun arkadaşlarıma bakıyordu. Bunları gözlemlemiştim. O kadar güzelliğin arasından dikkat çekeni sanırım aradıkları kusur oluyordu. İnsanlarla iletişim kurarken onlara kendilerinin farklı olduğunu hissettiriyordum. Genelde ben dinleyen taraf oluyordum. Konu benden çıksa da karşı tarafa bu konuda uzman oymuş havası veriyordum. Böylece kendini farklı hissedip mutlu oluyor ve kendini sevebiliyordu. Ayrıyeten kendisini seven insan dışarıyı da sevme ihtimali olduğu için kat ve kat sağlıklı iletişim oluşuyordu. İşe yarıyordu yani onca analiz, onca düşünce, emek boşa gitmemişti. 

    Bir dert gidince diğerinin gelmesinden korkar hale geldim. Başıma bir olay geliyor. Geçmesi için dua ediyordum. Oda geçince yenisi geliyor. Bu kez tekrar pişman oluyordum. Dua ediyorum madem illa ki bir derdim olacak ben seçeyim. Bazen ısrarla ettiğim dualar gerçek oluyor ama istediğim gibi olmuyordu. Bu sefer Allah'ım senin uygun gördüğün şekilde olsun diyordum. Artık seçimi ona bırakmıştım. Bunun sebebi Allah'ın adaletine güveniyor olmamdan kaynaklanıyordu.Başıma gelen olaylar karşısında bazen düşünemesem de bunda da bir hayrın olduğunu ve geçip yenisinin geleceğini söylüyordum içimden. Kabullendim, evet bütün acıları kabul ettim. Onlardan kaçsam da kimi zaman yine de artık kabul edip onu iyileştirmeye çalışıyordum. Dertler karşısında farklı taktikler geliştirdim. Bunlar bazen işe yarıyordu. İçimden sihirli cümlelerimi söylüyordum.

Üç yıl önce..

   Gitgide güçlendiğimi fark ediyorum. Daha fazla güçlendikçe öncekinin az olduğunu fark ediyorum. Düşüncelerimi dilime,konuştuklarımı kişiliğime, kişiliğimi de kaderime dönüştürüyorum. Zorlukların geçici olduğunu fark etmem geç olmadı. Tabi yenisinin geleceğini onunda geçeceğini anladım. Dibe vurdum. Soğuk iliklerime kadar işlemişti. Rüzgarın şiddetine maruz kaldım. İnsanların ön yargılarını hatta yadırgamalarını çektim. Güçlü değildim. Sessizdim ve bu yüzden olsa gerek hakkımı yedirtiyordum. İnsanların alttan mesaj gönderip iğnelemeye çalıştıklarını fark etmiyordum bile. Bazense sonradan anlıyordum. Bir bakıma iyi bişeydi yani saf olmamdan bahsediyorum. O mesajları anlamayıp gülümsüyordum ve sevgiyle yaklaşıyordum. Sevginin en büyük güç olduğunu anladım.
   
 Evet sevgi en büyük güçtü. Kendimi sevmeye başladıkça insanları da yavaş yavaş sevmeye başlamıştım. Onlara karşı tamamen dürüst oluyordum. Böylece hem sırtımda koca bir yük taşımaktan kurtuluyor hemde sorunum varsa çözüme ulaşıyordu. Genellikle böyle şeyleri gece başımı yastığa koyduğum da farkediyordum. O zamanlar sanki inanılmaz derecede zekiyim ve sabah kalkıyorum yine aynıyım. İçimdeki güç isteği gece başlıyordu. Zamanla gece yatmadan önce aklıma gelirken daha sonra bu süre azaldı ve bir işe başlarken bunu hatırlayabiliyordum. Bu kararlardan sonra bazı sorunlarım oldu. Takıntıya girmiştim. Dürüst olayım derken kesin bile konuşamaz olmuştum. Çoğu zaman ''gibi'', ''belki'', ''sanırım'' gibi kelimeleri sıklıkla kullanır olmuştum. Geceleyin düşünceler birbirine giriyor bazen pencereyi açıp derin nefesler alıp veriyordum. Kısaca deliriyordum.

   İnsanların dış görünüşüne göre yargılayanlardan nefret ediyordum. Ama sorun şuydu ki bende dış görünüşe önem verdiğimi fark ettim. Neler oluyordu! İnancımı kazanmıştım. Sevgi diyordum, güç diyordum, dürüstlük diyordum. Ne yapacağımı bilemez olmuştum. Pes etmedim devam ettim. Takıntılar bir yandan artıyor diğer yandan alışkanlığa dönüşüyordu. İyi şeyler yaparsam başıma iyi şeylerin geleceğini, kötü şeyler yaparsam kötü şeylerin geleceğine inanıyordum. Vazgeçmedim devam ettim. Ailemden uzakta okulumu okurken arada bir arkadaşlar arıyorlardı. Ailem arkadaşlarımla takılmamı hoş karşılamıyorlardı. Yurttayım deyip yalan söyleyebilirdim ama nerdeysem orayı söylüyordum. Kısaca artık beyaz yalan diye adlandırdığımız yalanlar da kalmamıştı.